Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje, 2022 - 2025
Eski çağlarda insanlarda doğadan gelebilecek tehditlerden korunmak amacıyla oluşan güvende olma içgüdüsü, zamanla
beyliklerin büyümesi ve imparatorlukların kurulmasına yol açmıştır. Korunaklı bir ortam yaratarak güvende olma hissi
surlarla, kalelerle, askerlerle, güvenlik elemanlarıyla dolu bir kenti ve bu bağlamda düşünceyi oluşturmuştur. Günümüzde de
göç dalgalarıyla büyüyen kentlerde hem göç edenin hem de göç edilen yerdeki insanların suça maruz kalma korkusu ve
bireyin kendini toplumsal ve ekonomik olarak güvende hissetme isteği artmıştır. Göçün ardından baş gösteren adaptasyon
sorunu, zorlaşan ekonomik koşullar, dışlanmışlık ve dayanışmanın olmadığı bir ortamda kent korkuya açık bir ortam halini
almaktadır. Göç ile mekânsızlaşmaya hazırlıksız yakalanan insanların kültürel dokusu bozulup dinamiklerinin tahrip
olmasıyla yabancılaşma, parçalanma, tedirginlik, güvensizlik zayıflık, anlamsızlık duygusu hâkim olmaya başlamıştır. Bu
bağlamda özellikle farklı sosyo-ekonomik bölgelere göç eden Suriyelilerin kent ile korku diyagramlarının birbiri ile
bağıntısını açığa çıkarmak, bu korkunun oluşturduğu baskı altındaki deneyimlerini ve güç ilişkilerini Bourdieu üzerinden
okumak mümkündür. Kenti bir “Alan” olarak ele alıp bu alan üzerindeki korkuyu da ise “Oyun” olarak değerlendirip
Bourdieu’nun “Sermayeler”, “Habitus (yatkınlıklar)”, “Doxa” (sabitfikir), “Ilisio”, “Sembolik Şiddet”, “beğeni” gibi diğer
kavramsallaştırmaları kullanılacaktır. Böylece ortaya çıkan korkunun baskısı altındaki ilişkilerin, dayanışma geleneğinin ve
çeşitli hiyerarşilerin daha da anlam kazanacağı söylenebilir. Ayrıca çalışmanın birbirini destekleyen diğer bir ayağı da
medyadır. Göçmenlerin ya da mültecilerin medyada nasıl temsil edildikleri ve edileceği o ülkenin vatandaşlarının göçmenlere
bakış açısında etkili olacağı varsayılmaktadır. Son zamanlarda vatandaş gazeteciliğinin yayılmasıyla cep telefonuyla çekilen
kavgalar, kap-kaç, hırsızlık, kadına şiddet, hayvana şiddet, tecavüz, saldırı ve güvenlik kameralarına yakalanan benzer
görüntülerin yayılması ve bu haberlerin büyük çoğunluğunda göçmenlerin özne olması iddiası korku kültürünün
oluşturmaktadır. Bunların haberleştirilmesi ise toplumda göçmenlere karşı ön yargı ve nefret hissi doğurabileceği gibi onları
sempatik hale de getirebilmektedir.