sokrates, Belgrade, Sırbistan, 11 - 13 Eylül 2025, ss.150-160, (Tam Metin Bildiri)
Lojistik ve ticaret birbirini tamamlayan iki kavram olarak öne çıkmakta; lojistiğin gelişimi ticaretin
sürdürülebilirliğini sağlarken, ticaretin genişlemesi de lojistiğin kapsamını ve önemini artırmaktadır.
Özellikle siyasi krizler ve savaşlar, lojistik faaliyetlerin seyrini değiştirmekte; ülkeler arasındaki ticari
ilişkiler, uygulanan ambargolar ve alınan siyasi pozisyonlarla yeniden şekillenmektedir. Bu çalışmanın
amacı ülkeler ve yönetimlerin siyası tutum ve davranışlarının lojistik faaliyetleri üzerinde etkisi ve
uyguladıkları ambargoları verilerle incelemektedir. Bu çalışmada nitel analiz yönetimi kullanılmış ve
veriler firma yetkililerinden görüşme sonucu alınmıştır. Araştırma, siyasi krizlerin lojistik faaliyetlere
etkisi: İsrail–İran gerilimi ve Sealead Ambargosu üzerine bir inceleme yapmak için 03. 09. 2025
tarihinde Türkiye ‘nin İstanbul bazlı yerleşik bir Freight Forwarder firmasının işbirliği yaptığı iki deniz
ve bir hava yolu lojistik işletmesi yöneticileri ile 30 dakikalık yüz yüze odak görüşmeler sonucunda
elde edilmiştir. Firmanın Dünya’nın birçok ülke ve şehirlerine uzanan tasıma talep ve teklif geçmişi
incelenmiş olup Dünya çapında yaşanan gelişmelerin taşımacılık sektörünü ayrıca doaylı yoldan
ticareti ve ekonmiyi nasıl etkilediği incelenmiştir. Sonuç olarak, lojistik sektörü yalnızca ticaretin
akışını sağlamakla kalmamakta, aynı zamanda uluslararası siyaset ve küresel krizlerin doğrudan
yansıdığı stratejik bir alan olarak öne çıkmaktadır. İsrail–İran gerilimi özelinde SeaLead’e uygulanan
ambargo, bunun somut bir örneğini teşkil etmektedir. Bu durum, siyasi kararların ve güvenlik
politikalarının, taşımacılık faaliyetlerini ne derece derinden etkileyebildiğini gözler önüne
sermektedir. Dolayısıyla lojistik, sadece maliyet ve zaman yönetimiyle sınırlı bir kavram değil; aynı
zamanda uluslararası ilişkilerin seyrine göre yeniden şekillenen, riskler ve fırsatlarla iç içe geçmiş
dinamik bir süreçtir. Gelecekte küresel ticaretin istikrarı, yalnızca teknolojik gelişmelere ve ekonomik
taleplere değil, aynı zamanda uluslararası arenadaki siyasi istikrar ve iş birliğine de bağlı olacaktır.