TÜRKİYE’NİN YÜKSELEN ASKERİ CAYDIRICILIĞININ DİNAMİKLERİ (2016-2023)


Creative Commons License

Gündoğdu E.

Akademik Hassasiyetler, cilt.10, sa.23, ss.447-468, 2023 (Hakemli Dergi)

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Cilt numarası: 10 Sayı: 23
  • Basım Tarihi: 2023
  • Doi Numarası: 10.58884/akademik-hassasiyetler.1350887
  • Dergi Adı: Akademik Hassasiyetler
  • Derginin Tarandığı İndeksler: TR DİZİN (ULAKBİM), Sobiad Atıf Dizini
  • Sayfa Sayıları: ss.447-468
  • İstanbul Gelişim Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Türkiye, jeopolitik olarak, ulusal güvenliğini sağlayabilmek için hem simetrik hem de asimetrik tehditlere eş zamanlı karşı koymayı gerektiren bir güvenlik ortamında bulunmaktadır. Türkiye’nin bölgesel ve küresel güvenliğe ilişkin gelişmeler karşısındaki oyun kurucu konumunu güçlendirebilmesi askeri caydırıcılığının artmasına bağlı olup Türkiye’nin bu konuda önemli mesafe kat ettiği dikkati çekmektedir. Çalışma bu bakımdan Türkiye’nin son yıllarda yükselen askeri caydırıcılığının temel dinamiklerini caydırıcılık teorisinin metodolojik yol göstericiliğinde analiz etmeyi amaçlamaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde hem bir teori hem de bir askeri strateji olarak caydırıcılığın kavramsal analizi yapılmakta ve caydırıcılığın terörizm, başarısız devletler, etnik/mezhepsel çatışmalar gibi faktörleri içeren yeni güvenlik ortamındaki işlerliği değerlendirilmektedir. İkinci bölümde ise Türkiye’nin 2016-2023 yılları arasındaki yükselen askeri caydırıcılığının dinamikleri değerlendirilmektedir. Bu noktada, ilk olarak, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye’nin gerçekleştirdiği askeri reformlar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin caydırıcı kabiliyetlerinin artmasındaki rolü bakımından ele alınmaktadır. İkinci olarak, Türkiye’nin savunma sanayii alanında yüksek teknoloji içeren sistemlerde millileşme yönünde attığı adımlar ele alınmaktadır. Üçüncü olarak müttefiklerin savunma yeteneklerinin geliştirilmesi, askeri işbirliğinin artırılması ve terörizmle mücadelede önemli rol oynaması bakımından Türkiye’nin kurduğu yeni askeri üsler ele alınmaktadır. Dördüncü olarak, Türkiye’nin yakın dönemde ortaya çıkan bölgesel güvenlik tehditleri karşısında meşru hak ve menfaatlerini korumaya yönelik olarak başarıyla icra ettiği askeri operasyonlar ele alınmaktadır. Çalışmada, caydırıcılığın işlevsel bir biçimde uygulanabilmesi için gerekli olan adımların belirlenmesi süreçlerinden, etkili bir caydırıcılık için gerekli olan milli savunma sanayii ürünlerinin geliştirilmesine kadar tüm süreçlerin birbiriyle eşgüdüm içerisinde olmasının önem arz ettiği sonucuna ulaşılmıştır.

Türkiye finds itself in a geopolitical environment that requires simultaneous resistance to both symmetric and asymmetric threats to ensure national security. The strengthening of Türkiye's pivotal role in regional and global security, in response to unfolding developments, is closely tied to the increase in military deterrence. Notably, Türkiye has made significant strides in this regard. This study aimed to analyze the fundamental dynamics of Türkiye's rising military deterrence in recent years within the methodological guidance of deterrence theory. The first section of the study conducted a conceptual analysis of deterrence, both as a theory and a military strategy. It evaluated the effectiveness of deterrence in the new security environment, encompassing factors such as terrorism, failed states, and ethnic/sectarian conflicts. In the second section, the dynamics of Türkiye's increasing military deterrence between 2016 and 2023 were assessed. This included an examination of the role of military reforms undertaken by Türkiye after the attempted coup on July 15, the steps taken towards indigenization in high-tech defense industry systems, the establishment of new military bases for enhancing defense capabilities and cooperation, and successful military operations executed by Türkiye to protect its legitimate rights and interests amid emerging regional security threats. The study concluded that achieving effective deterrence required the coordination of processes from identifying the necessary steps for functional deterrence to developing national defense industry products essential for effective deterrence. The findings are expected to serve as a valuable resource for future studies on the subject