in: SANAT ve İLETİŞİM ARAŞTIRMALARI, Zor Lokman, Editor, İksad Yayınevi, Ankara, pp.163-195, 2020
Küreselleşmenin ekonomiye yansıyan yüzünde hız, belirsizlik ve krizler, güvencesiz yaşamları karşımıza çıkarmaktadır. Bu hız ve belirsizliğin yansıması olarak hissedilen korku ve endişenin bireysel ve toplumsal yaşamdaki sonuçları ise risk toplumu içinde sıkışıp kalmak ve “prekarya”nın bir parçası haline gelmektir. Prekarya, kapitalist ideoloji doğrultusunda kendisine dayatılan saatin çizgisel zamanını paraya çevirirken insan bedenini de artık saniyelere değil saliselere uymak zorunda olan makineye dönüştürmektedir. Kapitalist ülke ekonomileri, bu baş döndürücü hıza ortak olacak ve/veya bu hızı sürdürülebilir kılacak çok sayıda hizmet sektörüne ihtiyaç duymaktadır. Çalışmamızın mekânı, New York şehrini oluşturan beş bölgeden biri ve aynı zamanda önemli ticari, kültürel ve finansal bir merkez olan Manhattan’dır. Burada özellikle şirketlerde çalışanlara yönelik yiyecek-içecek servisi sağlayıcısı çok sayıda uygulama ve bu uygulamalar üzerinden sipariş götürüp para kazanan çok sayıda çalışan mevcuttur. Manhattan’da hem bu uygulamalarla hem de bir restorana bağlı çalışan çok sayıda göçmen bu sektörde çalışmaktadır. Bu bağlamda food delivery sektöründe çalışan kişilerin hayatları ve sistemle kurdukları ilişkilere dair katılımcı gözlem ve derinlemesine görüşme yöntemleriyle toplanan veriler Paul Virilio’nun dromoloji, Walter Benjamin’in moda, Ulrick Beck’in risk toplumu ve Guy Standing’in prekarya kavramları çerçevesinde değerlendirilmiştir. Saha araştırması neticesinde geleneksel haklarından mahrum bırakılan food deliverycilerin kültürel, politik, toplumsal ve iktisadi haklarından 166 SANAT ve İLETİŞİM ARAŞTIRMALARI yoksun olduğu ve stereotiplerle tanımlanıp diskriminasyona maruz bırakıldıkları görülmüştür.