25. uluslararası Beytülmakdis Akademik Sempozyumu , Mardin, Turkey, 17 - 18 April 2025, (Unpublished)
Amerika
Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump 20 Ocak 2025 tarihinde başkanlık
görevine başladıktan sonra uluslararası sistemde dengelerin, denklemlerin,
krizlerin, ittifak ve işbirliği stratejilerinin değişeceği sinyallerini
vermektedir. Özellikle Trump’ın Gazzeliler’in Gazze’den çıkarılarak başta
Mısır ve Ürdün olmak üzere çevre ülkelere yerleştirilmesi planının bir
blöf olarak algılanmaması gerekmektedir. Çünkü Trump’ın söz konusu Gazze
planı kısa vadede gerçekleşmese de orta ve uzun vadede hayata geçirilmesi
için çabaların sürdürüleceği vurgulanabilir.
Peki
Trump’ın Gazze planına Arap dünyası nasıl karşı koyabilir? Bu sorunun temel
yanıtlarını üç ihtimal üzerinden mümkün olduğu ileri sürülebilir.
Bunlardan ilki, Mısır ve Ürdün’ün İsrail ile olan ilişkilerini veya
yaptıkları barış anlaşmalarını sonlandırması. İkincisi tüm Arap
ülkelerinin savaşı göze alması. Üçüncüsü ise Arap ülkelerinin Trump’ın
planına ve İsrail’in daha fazla Filistin topraklarını işgaline yönelik
teslimiyet seçeneğidir. Başka bir ifadeyle Trump görev geldikten sonra Amerikan
hegemonyasını tüm dünya üzerinde kurmaya çalıştığı gibi Arap ülkelerini
de Gazze ve bölgesel meselelerde büyük bir baskı altında tutmaya
çalıştığı görünmektedir.
Trump’ın göreve başladıktan sonra başta
Orta Doğu coğrafyası olmak üzere uluslararası düzeni nasıl
şekillendireceğini sergilemeye çalışmaktadır. Çünkü Trump’ın temel
amacının Amerikan gücünü dünya üzerindeki varlığını hissettirmek ve
tekrar süper güç olarak hakimiyetini yaymak olduğunu vurgulamak yanlış olmaz.
Çünkü Trump’ın Gazze planı üzerinden hem Türkiye’de hem dünyada ortaya
çıkan tartışmaların neredeyse tamamında “acaba blöf mü yapıyor?” diye
sorgulanıyor. Fakat Trump’ın 11 Şubat’ta Ürdün Kralı 2. Abdullah ile
Washington’da yaptığı görüşmede sergilediği tutum göz önünde
bulundurulduğunda Gazze’ye yönelik planının blöf olmadığı ifade edilebilir.
Trump’ın neden olduğu/olacağı
tartışmalar/krizlerin yalnızca Orta Doğu ile sınırlı kalmayacağını söylemek
gerekir. Özellikle Gazze planına ek olarak Kanada ya da Panama hakkında da
benzer söylemler dillendirmektedir. Trump’ın son hamlelerine bakıldığında her
ne kadar net bir biçimde açıklamasa da devlet kavramını yok ederek
ulus-devlet yapılarını ortadan kaldırmaya ilişkin bir çalışma içerisinde
olduğuna dikkat çekmekte fayda vardır. Genel olarak Aralık 2010’da Tunus’ta
başlayan Arap isyanlarıyla birlikte Orta Doğu bölgesinde birtakım
devletlerin adeta üniter yapısının, toprak bütünlüğünün ve
egemenliğinin yok olduğuna veya yok olmaya doğru gittiğine tanıklık
edilmektedir. Dahası
ulus-devlet yapısının yer almadığı Arap dünyasında Trump’ın Orta Doğu
haritasını değiştirme stratejisini ve projesini başarma ihtimalinin yüksek
olduğu riski fazlasıyla göze çarpmaktadır. Ancak Trump’ın Kanada ve
Panama ile ilgili planlarını gerçekleştirmesinin zor olduğunun altını
çizmekte yarar vardır.
Gazzeliler hakkında “vatanlarını
bırakmayacakları” yönündeki düşünceler eleştirilebilir durumdadır.
Nitekim yaşanan sorun esasen bir vatan sorunu değildir. Bu insanların
vatanlarını nasıl savunacakları asıl meseledir. Arap ülkeleri yahut İslam
dünyasının Gazzelilere finans, lojistik ve silah yardımı yapmadıklarını
hatırlatmamız gerekir. Başka bir ifadeyle Filistinlilerin İsrail’e karşı
savaşabilecek kabiliyetleri olmasına rağmen sadece insani yardım tırlarıyla
savaşmaları oldukça zordur.
Bu
bağlamda Trump’ın Gazzelilerin Mısır ve Ürdün’e tehcir planı öncelikli
olarak ABD-Arap ülkeleri arasında tartışma konusudur. Dahası Gazzelilerin
tehcir edilmesi uluslararası hukuk ve insan hakları açısından suçtur. Dahası
Trump’ın Gazze Planı İsrail-Filistin arasındaki meselede iki devletli çözüm
fikri ve arayışını ortadan kaldırmaktadır.
Anahtar
kelimeler: Gazze, Filistin, İsrail, Siyonizm ve Araplar