8. Uluslararası Orta Doğu Sempozyumu, İstanbul, Turkey, 24 - 26 October 2023, vol.1, no.125, pp.248-251, (Full Text)
Öz
Orta Doğu jeopolitik ve jeo-stratejik açıdan bakıldığında Afrika'nın kuzeyi, Uzak Doğu ve
Doğu Afrika'yı birbirine bağlayan ticaret yollarının geçtiği önemli bir bölge olarak kabul
edilmektedir. Böylesi önemli bir konumda olan Orta Doğu bölgesinde uluslararası
güçlerin başta enerji olmak üzere siyasi, ekonomik, ticari ve askeri bağlamda sürekli
hegemonya rekabeti halinde olduğu unutulmamalıdır. Bu açıdan dikkate alındığında eski
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı General Dwight D. Eisenhower’ın Orta Doğu’ya ilişkin
şöyle diyor; “Yalnız coğrafya bakımından bile bütün dünyada, stratejik yönden Orta
Doğu’dan daha önemli bir bölge yoktur. Bütün gücümüz ve araçlarımızla örgütlenme
yeteneğimizden, sevk ve idaremizden faydalanarak, Orta Doğu’yu kazanmak zorundayız”.
Bu nedenle Orta Doğu’nun jeopolitik konumundan dolayı her zaman küresel rekabetin
temel alanı olduğu görülmüştür.
Kavramsal olarak Orta Doğu terimi ilk defa İngilizler tarafından kullanılmıştır. 20.
Yüzyılda bölgede keşfedilen ve çıkarılmaya başlanılan petrol yataklarıyla birlikte
bölgenin ehemmiyeti oldukça artmıştır. Hatta küresel güçlerin yalnızca jeopolitik
anlamda bu bölgeye ilgi gösterdiği gibi zengin enerji kaynakları üzerinden de çok ciddi
rekabet içerisinde olmuşlardır. Şu noktaya dikkat çekmekte yarar vardır; Orta Doğu
bölgesinin jeo-stratejik önemi değerlendirildiğinde, dünyadaki petrol rezervlerinin
%65’ine sahip olmasıyla beraber üç kıtayı birbirine bağlayan önemli kara ve
demiryollarının kritik noktası olarak nitelendirilmektedir. Sözü edilen bölgenin aynı
zamanda deniz ticaret yollarını ve geçitlerinin pek çok güzergâhını kontrol ederek tarihin
kadim kültürel hazinelerinin yerleştiği bir coğrafya olarak tanımlanmaktadır. Dahası tek
Tanrı’ya inanan dinlerin doğduğu bölge konumundadır.