İdeal Kent Arayışında Mimari Ütopyalar- Architectural Utopias in Search of Ideal City


Creative Commons License

Tüncer E.

PLANLAMA-PLANNING, cilt.34, sa.2, ss.218-220, 2024 (ESCI)

  • Yayın Türü: Makale / Kitap İncelemesi
  • Cilt numarası: 34 Sayı: 2
  • Basım Tarihi: 2024
  • Doi Numarası: 10.14744/planlama.2024.02212
  • Dergi Adı: PLANLAMA-PLANNING
  • Derginin Tarandığı İndeksler: Emerging Sources Citation Index (ESCI), TR DİZİN (ULAKBİM)
  • Sayfa Sayıları: ss.218-220
  • İstanbul Gelişim Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Ütopya, mimari ve kent idealleri, tarih boyunca insanlığın arzularını yansıtan iç içe geçmiş kavramlar olarak karşımıza çıkar. Ütopya, bireylerin birbirleriyle ve çevreleriyle uyum içinde yaşadığı, ulaşılması güç bir ideal toplum düzenini temsil ederken; mimari, bu ideallerin somutlaşmasında ve toplumun hem fiziksel hem de sembolik bir tezahürü olarak önemli bir rol oynar (Santander ve Garai-Olaun, 2016). Mimarlar, yapıların tasarımı ve inşası aracılığıyla, sosyal uyumu, sürdürülebilirliği ve refahı destekleyen mekânlar oluşturarak, fiziksel çevreyi şekillendirme yetisine sahiptirler. Kent bağlamında, ütopya ideali ise kentsel planlama ve tasarım ile yakından ilişkilidir ve şehirler, farklı toplulukların uyum içinde yaşadığı, kaynaklara ve fırsatlara adil bir şekilde erişimin sağlandığı bir ütopik idealin gerçekleşebileceği yerler olarak görülür. Bu açıdan ütopya, insan hayal gücünü sürekli olarak etkileyen ve barış, uyum ve eşitliğin egemen olduğu ideal toplumları hayal etme arzusuyla insanlık tarihinde önemli bir yer tutar. Bu tarzda ütopyalar, genellikle güç politikalarından, ahlaki bozulmalardan ve şiddetten uzak, reforme edilmiş bir uluslararası düzeni temsil eder. Ancak, bu tür ütopik ideallerin pratikte uygulanabilirliği sıkça tartışma konusu olmuştur. Güç politikalarının olmadığı bir dünya, gerçekten mümkün müdür, yoksa bu, tarihin geçici bir döneminden mi ibarettir? Bu sorular, ütopyanın sadece bir hayal olup olmadığı veya gerçekleştirilebilir bir hedef olup olmadığı konusunda süregelen tartışmaları beslemektedir. Ütopyalar ve kentsel idealler, bu açıdan bireylerin ve toplumların hayal gücünü uzun süredir etkileyen, sosyal, politik ve çevresel sorunlardan arınmış idealize edilmiş bir toplum veya kentsel çevre vizyonu sunar. Bu vizyonlar, genellikle ilham ve motivasyon kaynağı olarak hizmet eder ve bireyleri sosyal ilerleme ve kentsel gelişim için çaba göstermeye teşvik eder. Ancak, ütopyalar ve kentsel idealler bazen ulaşılamaz fanteziler veya gerçekçi olmayan hayaller olarak görülebilir ve gerçek dünyada uygulanmaları, pratikte karşılaşılan karmaşıklıklar ve zorluklar nedeniyle engellenebilir. Santander ve Garai-Olaun (2016) tarafından belirtildiği gibi, bu ideallerin hayata geçirilmesi, mevcut sosyal ve ekonomik yapılarla uyumsuzluklar gösterebilir. Bununla birlikte, ütopyaların ve kentsel ideallerin peşinden gitmek, özlemlerimizi şekillendirmede ve daha yaşanabilir, sürdürülebilir ve adil şehirler yaratmaya yönelik eylemlerimize rehberlik etmede değerli bir rol oynayabilir. Bu bağlamda, Ece Ceylan Baba’nın 2020 yılında YEM Yayınları’ndan çıkan “İdeal Kent Arayışında Mimari Ütopyalar” adlı eseri, ütopyacı düşüncenin mimari ve kentsel planlama üzerindeki etkilerini derinlemesine inceleyerek, bu alanda önemli bir kaynak sunmaktadır. Kitap, Antik Çağ’dan günümüze insanlığın ideal bir yaşam alanı yaratma çabasını detaylandırırken, aynı zamanda kentsel mekânların ve toplumsal yapıların anlaşılmasına katkı sağlamaktadır. Ceylan Baba’nın çalışması, mimarlık ve planlama öğrencileri için olduğu kadar, geniş bir okuyucu kitlesi için de değerlidir ve ideal kent arayışının sadece teorik bir çaba olmadığını, pratikte de uygulanabilir olduğunu göstermektedir.