7. Uluslararası Ortadoğu Sempozyumu, İstanbul, Turkey, 10 - 11 May 2022, vol.1, no.1, pp.78-87, (Full Text)
Tunus’ta 2011 yılında Muhammed Buazizi adındaki işsiz gencin kendini yakması ile başlayan ve bir
nevi Arap Baharı’nı başlatan Tunus’taki halk ayaklanması Yasemin Devrimi ile sonuçlanarak Zeynel Bin
Abidin’in diktatörlüğünü devirmiştir. 1956 yılında bağımsız bir devlet haline gelen Tunus’ta, Tunus Genel
İşçi Birliği (TGİB) adlı güçlü sendikal gelenek, Müslüman Kardeşler’in Tunus kolu olarak bilinen Nahda
Partisi, Tunus Komünist İşçi Partisi ve daha küçük başka siyasi partiler devrimin itici gücü olmuştur.
Seçimler sonucu en fazla oyu alan Nahda lideri Muncef Marzuki 2014’de cumhurbaşkanı olmuştur.
Demokratik bir rejimin kurumsallaşma sürecini başlatan bu devrim, yine 2014’te siyasi partiler, sendikalar
ve sivil toplum örgütlerinin dâhil olduğu bir süreçle yeni bir demokratik anayasanın yapılması ile bir
nihayete ermiştir. 2019 yılında cumhurbaşkanı seçilen bağımsız aday Kays Said’in pandemi sürecinde iyice
artan ekonomik sorunlar nedeniyle yükselen halk protestolarını durdurmak istemesi ile sistem giderek
otoriterleşmeye başlamıştır. Bu çalışma, Tunus’taki devrim ve ardından gelen demokratikleşme sürecinde
öne çıkan sendikal ve siyasi güçler ile yeni bir anayasa tasarısıyla yetkileri tamamen elinde toplayarak
otoriter rejime geri dönmeye çalışan cumhurbaşkanı Kays Said arasındaki mücadeleyi analiz etmeyi
amaçlamaktadır. Bu analiz, Tunus’ta mevcut toplumsal güçlerin konumunu ve son cumhurbaşkanının
kararnamelerle uygulamaya koyduğu anti-demokratik uygulamaları tartışmaktadır. Bu tartışma ile
Tunus’ta gerçekleşen devrimin hangi yöne evrildiği ve hangi olasılıkları barındırdığı anlaşılmaya
çalışılacaktır.