12. Yıldız Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi, İstanbul, Türkiye, 4 - 05 Aralık 2025, ss.1, (Özet Bildiri)
İkinci dil olarak Türkçe öğretimi alanında öğrenen öz yeterliklerinin geliştirilmesi kritik bir yer tutmaktadır. Ciddi bir literatür oluşturmuş olsa da çalışmaların teorik arka planı, metodolojik yapısı ve odaklandığı konular çerçevesinde bütünlüklü bir çerçevenin eksikliği özellikle en karmaşık beceri olan yazma için göze çarpmaktadır. İlgili çerçevenin oluşturulması amacıyla bu çalışmada 2025 yılına kadar yayımlanmış ikinci dil olarak Türkçe öğretiminde yazma becerisine yönelik yazma ve özyeterlik kontekstindeki makalelere odaklanılmıştır. Belirlenen anahtar kelimelerle seçilen dizinlerde PRISMA metodu kullanılarak makaleler seçilmiştir. Toplamda konu uyumunun olmaması, içerik yetersizliği gibi sebeplerle elenen çalışmalar sonrası 15 çalışma incelenmiş ve çalışmalar teorik arka plan, seçilen metodoloji ve odaklanılan konular ekseninde tematik bir analize tabi tutulmuştur. Elde edilen sonuçlar çalışmaların sıklıkla Bandura’nın sosyal kognitif öğrenme teorisiyle inşa edildiğini veya teorik bir çerçeve inşa edilmeden yapıldığını göstermektedir. Bu bakımdan teorik arka plan yetersizliği olarak ilgili sonuç okunabilir. Metot seçiminde sıklıkla nicel araştırmalara başvurulduğu görülse de aynı metodun farklı ifade edilmesi, tek seviyeli örnekleme sistemlerine odaklanıldığı, seçilen örneklemlerin ise sıklıkla B1 ve üstü Türkçe öğrenenlerle sınırlı tutulduğu görülmektedir. Ayrıca metodolojik sınırlılığı ifade eden bir tercih olarak SPSS programının sıklıkla kullanıldığı belirlenmiştir. Yazma becerisi için özyeterlik araştırmaları konu olarak genellikle katılımcı algılarına odaklanmıştır. Ayrıca ilgili değişkenin yazma kaygısı, yaratıcı yazma, dijital hikâye anlatımı becerisi gibi farklı değişkenlerle ilişkisine odaklanıldığı kaydedilmiştir. Ölçek geliştirme çalışmaları konu seçiminin üçüncü büyük ana temasını oluşturmaktadır. Son olarak ikinci dil olarak Türkçe öğrenme Türkiye’ye intibak gibi amaçlarla dil öğrenenleri ifade etmektedir. Kritik bir adlandırma problemi olarak bu katılımcılara yönelik araştırmaların zaman zaman kendi ülkesinde başka bir ülkenin dilini öğrenmeyi ifade eden yabancı dille karıştırıldığı tespit edilmiştir. İlgili sonuçlar bütünlüklü olarak değerlendirildiğinde hem teorik hem metodolojik hem konu seçimi noktasında belirli alanlara odaklanmadan doğan bir homojenliğin oluştuğu söylenebilir. Bu sebeple ilgili kontekste yapılacak çalışmaların farklı teorilere odaklanması, metodoloji eğitim kalitesinin lisans ve lisansüstünde artırılarak daha iyi çalışmaların ortaya konulması, dünya literatüründe oluşturulan konu zenginliğinin alan literatürüne yansıması gerekliliği gelecek araştırmaların problemleri olarak not edilmelidir. Ayrıca yazma ekseninde yapılmış bu çalışmanın diğer dil becerileri ile karşılaştırmalı olacak şekilde genişletilmesi faydalı olacaktır.